20 Ağustos 2011 Cumartesi

biz büyüdük ve kirlendi dünya!



bugün uzun zaman sonra o uzun tülü kaldırıp pencereden dışarı baktım...yolda yürüyen, koşuşturan insanlar, caddeden geçen arabalar vs...herşey ne kadar da sıradandı ... gelen kış mevsimi sonbaharı atlatmış, yazın üzerine konuvermişti ... yapraklar dallarından dökülmeden, sararmadan; takvim kasımı terketmeden gelivermişti kış ...tıpkı beklenmeyen bir misafir gibi...başımı hafif dökülmüş eski kasnaklı pencereye dayadım...dün gece yağan sağnak yağmurdan eser yoktu ; kış güneşi dedikleri ağrı dağının sağındaki iki tepe arasından açmıştı bir çiçek gibi... bir kış güneşi ne kadar ısıtabilirse işte içimi...hıh...buz kesen ellerimle sarıldım pencereden sızan güneşe ... yetmedi neyseki...neden sonra farkettim bilmiyorum sanki etraf gri bir renge boyanmıştı...bu, erken gelen kışın işi değildi...henüz sobalar yeni yeni kuruluyordu çünkü...insanlar...birbiri ardından koşuşturan telaşlı insanlar...ve hepsinin ellerinde siyah boyalı bir fırça vardı sanki...dokundukları her yer ya griye ya da siyaha çalıyordu...ağaçlar , gökyüzü , güneş; yeşili, mavisi , sarısı...hepsi birbir yokoluyordu ...dünya tuvalinde renkler birbiri ardınca soluveriyordu...acaba sonbaharın gelmeme nedeni hardal sarısı rengini kaybetmek istemeyişi miydi...peki ya kış??? o bembeyaz örtü; kar...o da mı siyaha dönüşecekti??? içimdeki o tarifsiz korku yumakaları dağılıverdi tüm ruhuma...kalbim hızla atmaya başladı...nefesim kesildi...kime baksam elinde siyah bir fırça vardı işte...evet yanlış görmüyordum ...dünya tuvali siyaha boyanıyordu gün be gün...ve ben bunu yeni farkediyordum...kimbilir belki bir fırçada benim elimde vardı çoktandır da göremiyordum...yüreklerimiz...yüreklerimiz siyah boya fıçısına dönmüştü ...dokunduğumuz her yeri çirkinleştiriyorduk işte...dünyayı...birbirimizi...duygularımızı...en önemlisi kendimizi...hergün biraz daha kararıyorduk...insan ilişkilerinin bozulduğu, sevginin anlamını kaybetmeye yüz tuttuğu,kendimizi tanıyamaz bir hale dönüştüğümüz karabasan bir zaman dilimiydi bu...az önce içimi kaplayan korku şimdi yerini derin bir hüzüne bırakmıştı...melalin o gri tonuna...acıyordum...insanlara..kendime acıyordum işte...içimde yeşeren umut tohumlarının son bulduğu günün fikri bile öldürüyordu beni...oysa bir sakız olmuştu dilimizde "biz büyüdük ve kirlendi dünya" türküsünün dizeleri... oysa hepimizin elinde siyah bir fırça ve boyuyorduk farkında olmadan içinde yaşadığımız o dünya tuvalini...bir gün kapkaranlık bir yerde tek başımıza kalacağız bu şekilde giderse...sevgimizi gün be gün budar, içimizdeki iyiye dair olan ne varsa hepsini kökünden kesersek bitiverecektik...düşüncelerimizi bile siyahlar sarmıştı...kurtulmalıydık bir an önce bu durumdan ...kurtulmalıydık...bir gülüşle rengarenk yapabileceğimiz o tuvali kurtarmalıydık sevgiyle...birbirimize edeceğimiz bir tebessümle...

&eliminrüyası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder